• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/TrabzonBasket
  • https://www.twitter.com/TrabzonBasket
  
Üyelik Girişi
Bölümler
Hakan Yavuz'un Penceresinden Basketbolumuza Bakış
Hakan Yavuz'un Penceresinden Basketbolumuza  Bakış 29.06.2013

Hakan Yavuz liglerimizin en deneyimli koçlarından biri. Her kategoride çalışan ve çalışırken basketbolla ilgili düşünce üreten Yavuz'un penceresinden basketbola bakış.

 

İşte o röportaj...
 
Yıllardır TBL ve TB2L'de çalışıyorsunuz. Bu iki lig arasında gerek basketbol, gerekse organizasyon arasında ne tür farklılıklar var?
Yabancı oyuncu sayısının fazlalığı, normal olarak Türk oyuncularının kalifiye olanlarının 1. Lig’de oluşu (ki her yıl bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaki Türk oyuncu çıkmaya aday 2. Lig takımlarına gelirler), yerlisi, yabancısı, teknik, fiziksel, atletik özellikleri nedeni ile coach’ların saha içindeki işlerini 2.Lig’e göre daha kolay hale getirirler. 1.Lig’de coach’lar maç içinde çok büyük hatalar yapmazlarsa, oyunculardan bir kaçı aynı hafta nadir olarak kötü günlerinde değillerse veya favori olmayan takım çok iyi bir gününde değilse fazla sürpriz yaşanmaz (ki sürpriz sonuçların çok yaşanmaması süreklilik açısından 1. ve 2. Lig arasındaki en bariz farklardan biridir). Ancak 2. Lig’deki takımlardan bir kaçı aynı standart performanslarını koruyabilir, diğer maçların sonucu zor tahmin edilir. Bu nedenle her hafta 2 - 3 maç sürpriz sonuçla biter.  
 
Hücumda doğru pozisyonu bulma (bilhassa şut, pas, dribbling zamanlaması anlamında), savunmada da zamanında ve fiziki olarak yapılan yardım kaymaları 1. ve 2. Lig’ler arasındaki belli başlı farklardır. 
 
Organizasyon olarak da, kulüplerin mali düzenleri, maçların oynandığı salon ve konaklama şartları, kalifiye hakem adedi, bazı şehirlerdeki seyirci ve yönetici profilleri bağlamında iki Lig arasında farklar olsa da, Federasyon’un yaptırımları ve 2. Lig kulüplerinin kasasına girdilerin artması ile bu sorunların minimize olacağını zannediyorum. Öncelikle 2. Lig isminin ve maçların TV yayın hakkının satışı önemli diye düşünüyorum. Bilhassa 2. Lig kulüplerinden bazılarının sezon bitiminden itibaren devam konusunda yeni sezon başlayana kadar belirsizlik yaşaması 2. Lig’in değerini kesinlikle azaltıyor. 
 
2. TB2L'de yabancı oyuncu sayısı konusundaki görüşünüz nedir? 
Bu tip sorulara cevap versek de, sonuçta bizim ne dediğimiz çok önemli değil. Bu soruya daha önceden cevap vermiştim, ancak fikrim değişti. Şuna eminim ki, bundan sonra iki yabancı sayısı azalmaz. Burada önemli olan Türk oyuncuların ekstra çalışma yapmalarıdır. Bilhassa aşağıdan gelen gençlerin çevrelerindeki insanların dolduruşuna gelmeden çok eksiklerinin olduğunu bilip çok çalışmaya  inanmaları gerekiyor.Yoksa yetenekli gençler olarak basketbol yaşamları kısa süre içinde bitiyor. 
 
Çifte lisans uygulamasını geçen sezon siz de kullandınız. Sistem yürüyor mu?
Oyuncu yetiştiren büyük hedefli kulüplerimizin pilot takım uygulamasının yerine bu yöntemin birinci seçenek olması gerekir diye düşünüyorum. Evet, geçtiğimiz sezon biz de çifte lisans ile Metecan Birsen’i oynattık, ama zamanlamada biraz gecikme vardı. Fenerbahçe Ülker kulübünden beni aradıklarında 2. Lig’de maçlar başlamıştı, biz de sırf ileride iyi olabilecek hedef bir oyuncuya ve Türk Basketbolu’na katkımız olsun diye teklifi kabul ettik. Ancak  takdir edersiniz ki sezon öncesi olsa ona göre transfer yapıp takımı kurgularsınız, belki de yabancı tercihlerinizi değiştirirsiniz. Geç kalındığı için biz de oyuncuyu takıma monte edeceğimize sıkıştırmak zorunda kaldık. Ayrıca çifte lisans oynayan oyuncunun geldiği takımdaki antrenmanlara devam sürekliliği de çok önemli. Fenerbahçe Ülker takımının bu sezon çok sakatlık yaşaması Metecan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye antrenmanlarına düzenli katılamamasına yol açtı. Öyle ki, sezonun en zor dönemi olan son 4 - 5 hafta bize hiç gelemedi. Buna rağmen geçtiğimiz sezonki İBB ve Lig şartlarına göre 12 dakika ortalama süre verdik. Ayrıca çifte lisans deniyor ama üç takımda birden oynayabiliyor. Burada bir yanlışlık yok mu? Gelecek vaat eden bir oyuncu ne kadar fazla takımda oynarsa o kadar çok mu oyuncu olur? Kendi A ve Genç Takımı, çifte lisans ile oynadığı oynadığı ikinci takım, bir de Milli Takım… Acaba bu yanlış uygulama başka oyuncuların hakkını mı yiyor? Ya da bu tip oyunculara zarar mı veriyor? Bence doğrusu; çifte lisans verilecekse kendi kulübünün sadece bir takımında oynayabilmesidir. Benim bu fikri ve kiralık sistemini desteklememin sebebi Buğrahan Tuncer örneğidir; 1.Lig’de kalsa oturacak olan Buğrahan, bu sezon 2. Lig’de kendisi için çok yararlı bir sezon geçirdi. 
 
 
1978-80 jenerasyonunun yetişmesinde görev yaptınız. Türk basketbolu bu jenerasyonu arayacak mı? Aramamak için neler yapmalı? Sizce Türk basketbolu nereye gidiyor?
Alt yapılarda çalıştığım 70 - 83 jenerasyonları arasında, bilhassa 72 - 79 - 83 jenerasyonlarından halen Türk Basketbolu’nu taşıyan çok sayıda üst seviye oyuncu çıktı. Bunlardan bir çoğuna elimin değdiğini zannediyorum. Bunlardan sonraki en önemli jenerasyon 87’liler oldu. Tek başına bir antrenörün “ben şu oyuncuyu yetiştirdim” demesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü üst düzey bir oyuncunun yetişmesinde 3 - 4 antrenör ve coach’un katkısı vardır. 87’lilerden sonra her jenerasyondan birer birer oyuncu geldi. Bu da korkulacak bir şey değil. Bazı jenerasyonlardan çok oyuncu çıkar, bazılarından çıkmaz. 
 
Alt yapılarda çalıştığım 70 - 83 jenerasyonları arasında, bilhassa 72 - 79 - 83 jenerasyonlarından halen Türk Basketbolu’nu taşıyan çok sayıda üst seviye oyuncu çıktı. Bunlardan bir çoğuna elimin değdiğini zannediyorum. Bunlardan sonraki en önemli jenerasyon 87’liler oldu. Tek başına bir antrenörün “ben şu oyuncuyu yetiştirdim” demesinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü üst düzey bir oyuncunun yetişmesinde 3 - 4 antrenör ve coach’un katkısı vardır. 87’lilerden sonra her jenerasyondan birer birer oyuncu geldi. Bu da korkulacak bir şey değil. Bazı jenerasyonlardan çok oyuncu çıkar, bazılarından çıkmaz.
 
Bence 2. Lig’deki genç oyuncu uygulamasında da yanlışlık var. Her takım bir tane gencini kadroda bulundurmak zorunda. Oyuncu olamayacak ve hiç süre alamayan çocuklar malzemeci veya masör yardımcısı gibi bench’te oturuyor. Halbuki oynayabilecekleri bir takıma veya Lig’e gitseler belki oyuncu olacaklar. Zaten coach süre alabilecek ve ileride oyuncu olabilecek oyuncuyu kadroya alır ve süre verir. Eğer coach elinde öyle bir oyuncu olduğu halde bu oyuncuyu kullanmıyorsa, bunu coach’a hatırlatacak basketboldan anlayan yöneticilerin olması gerekir. Yani bu durum, Federasyon’un koyduğu sonucu olmayan bir kural olmanın ötesinde, her kulübün kendi hedefi olan ve coach’tan istediği ilk şart olmalıdır. Bence Federasyon altyapıdan yetişen oyuncu oynatma zorunluluğunu kaldırmalıdır. İyi oyuncu zaten takımında yer bulur. Böyle bir durumda yıllarını basketbola vermiş ve bu işten evini geçindiren bir çok oyuncu da boşta kalma korkusu yaşamaz.
 

Büyük kentlerde çalışmak mı daha rahat, Anadolu'da mı?
Anadolu’da çalışmanın coach için daha fazla avantajları var diye düşünüyorum. Bir kere elindeki oyuncu grubunu takım yapabilmek adına daha çok imkanlar var. Oyuncular ve aileleri ile daha çok zaman geçirip ilgilenebilmek mümkün. Takımın küçük kentin insanı ile kaynaşma şansı daha çok, bu da aidiyet duygusunu geliştirecek çok önemli bir faktör. Bu tür sosyal süreçlerin gelişimi, coach’un saha içindeki bir çok problemi daha kolay çözmesini sağlar. Büyük şehirdeki gibi trafik problemi olmayacağı için oyuncunun dinlenmesine, ailesine, arkadaşına, sosyal hayatına zaman ayırması ve de en önemlisi  ekstra antrenman yapabilmesi mümkün olacaktır ki bence en önemli konu budur. Bu nedenle aynı şartlara sahip iki coach’tan Anadolu’da olanı bir adım önde gibidir. Ayrıca oyuncu için büyük şehir yaşamı daha pahalı olduğu için oyuncunun para biriktirebilme gibi bir şansı da vardır. Büyük şehir takımlarının oyuncu havuzu da daha geniştir. 
 
TÜBAD'da aman zaman etkin görevlerde bulundunuz. Dernek misyonunu yerine getirebiliyor mu?
Bence TÜBAD’ın yapabilecekleri kısıtlı. Fakat ya biz bunu üyelerimize anlatamadık ya da anlattıklarımız anlamıyor; en azından benim görüştüklerim. Böyle olunca da TÜBAD’dan beklentiler yüksek oluyor. Mesela bir üyemiz kontrat yapmadan veya yapsa da kontratta gerçek alacağı rakam yazılmadan göreve başlıyor. İş bozulunca da,  “TÜBAD yetiş”... Sonra da “TÜBAD ne işe yarar” deniyor… Veya başka bir nedenle üyelerimizden biri mahkemelik oluyor, “TÜBAD ne yapıyor” deniyor. Kardeşim, mahkemede olan bir konuda kimse bir şey yapamaz ki! Tabii ki sorunu olan, sıkıntısı olan üyelerle bilhassa Başkan ve ben arayarak konuşuyoruz. Belki arkadaşlar o sırada beni TÜBAD yöneticilerinden biri olarak değil de arkadaşları olarak algılayıp konuşuyorlar. Ama ben yaptığım bütün görüşmelerimi yönetime sözlü olarak da rapor ediyorum. 
 
Çalışılacak kulüp sayısının az, antrenör adedinin fazla olduğu bir ortamda; yani pastanın küçük olmasından dolayı birbirimiz hakkında konuşup sallayacağımıza, birbirimize destek olmalıyız ve pastadaki hakkımızdan fazlasını istememeliyiz. Burada TÜBAD’ın belki de yol gösterici olması gerekebilir. Türk antrenörlerinin yetişmesinde daha aktif rol alabilir. Üye olanların ya da olmayanların dışarıda TÜBAD’ı eleştirmek yerine gelip Yönetim Kurulu toplantılarında konuşmalarını ve önerilerini sunmalarını salık veririm. “TÜBAD benim için ne yapıyor” diyeceğimize, “ben TÜBAD için ne yapıyorum” dersek, güçlenip “Türk Basketbol Antrenörleri” olarak Avrupa’da ve Dünya’da kabul göreceğimize inanıyorum. Ayrıca TÜBAD’ın Avrupa’daki muadilleri ile iletişime geçmesinin TÜBAD ve üyeleri için önemli bir misyon olduğunu düşünüyorum. Bunun neticesinde antrenör yetişmesinden, bundan sonraki basketbol modelimiz ve uygulamaları konusunda ki yol haritasından başlayarak basketbol okullarına kadar giden uzun bir yolda TÜBAD’ın söz sahibi olmasını dilerim. Bu söylediklerim sadece benim görüşlerimdir, yönetimi bağlamaz.
 
Bir antrenörde bulunması gereken özellikleri açar mısınız?
Aslında o kadar çok kriter var ki… 30 - 35 özelliği sıralayabilirsiniz. Ancak her antrenör için bunların sıralaması ve önem derecesi farklıdır. Buna göre aşağıda sayacağım özelliklerin bendeki oranları aynıdır.
 
Bir antrenörde bulunması gereken özellikler şunlardır:
 
Bilgili, bilgiyi aktarabilen, hakkaniyetli, programlı, disiplinli, dürüst, saygın, özgüveni yüksek, paylaşımcı, öğrenmeye açık, başarıyı paylaşan, sorumluluğu üzerine alan ve lider özelliklerine sahip olması. Bu akademik ve örnek insan özelliklerinin dışında iyi antrenörle ilgili diğer ölçekler...
 
-SEZON BAŞI DEĞİL SEZON SONU İYİ TAKIMA SAHİP OLANDIR.
 
-AYNI HEDEFE YÖNELİK BİR ÇALIŞMAYI HER SEFERİNDE FARKLI BİR DRİLL’LE YAPTIRABİLENDİR.
 
-HEM MAÇ HEM OYUNCU KAZANANDIR.
 
-ANTRENMANLARDA KENDİ KRALLIĞINI OYUNCUYA KABUL ETTİRİP MAÇTA OYUNCUNUN KRALLIĞININ KABUL EDENDİR.
 
-OYUNCUNUN  ANTRENMANLARA  İSTEKLİ GELMESİNİ SAĞLAYANDIR.
 
 
Birlikte çalıştığınız oyunculardan en iyi beşi nasıl yapardınız?
Ben bu sorunuzu “altyapı” ve “A takım” olarak ikiye ayırarak cevaplamak istiyorum. Çünkü Türk Basketbolu’na uzun yıllar Milli Takımlar’da hizmet etmiş bu oyuncuların bazıları ile A takım seviyesinde çalışmadığımız için haklarını yemeyelim. Tabii Efes Pilsen’de alt yapı antrenörü iken bulup emek verdiğimiz kendi oyuncularımız ile Türkiye’de ilk defa Özel Çavuşoğlu Koleji ile yaptığımız organik bağ ile daha fazla maç yaptırmayı hedefliyorduk. Bunlardan Kerem Tunçeri (ilkokuldan itibaren) ve Barış Kaçar (lise 1’den itibaren) Galatasaray’ın oyuncusu olup sadece okul olarak bizle beraberlerdi. İbrahim Kutluay da Dünya Şampiyonu olunan senede son sınıfı Çavuşoğlu’nda okumuştu. Antrenör olarak ona fazla bir katkımız olmamıştı açıkçası.
 
Alt Yapı oyuncuları:
 
Ufuk Sarıca 72
Barış Kaçar 72
Gökhan Güney 73
Tolga Tekinalp 74
Mustafa Kemal Bitim 75
Mirsad Türkcan 76
Ömer Onan 78
Kerem Tunçeri 79
Hidayet Türkoğlu 79

KAYNAK: basketfaul
  
2211 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın