Novica Velickovic Röportajı:
"HAMSİYİ ÇOK SEVİYORUM"
Yeni yabancı kuralı ile beraber ligimizin büyümesi ve gelişmesi sayesinde ülkemize bir çok üst düzey Avrupalı basketbolcu akın etti. Bunlardan biri de Avrupa basketbolunun en yetenekli ve komple oyuncularından biri olan Novica Velickovic'ti. Sırp oyuncuyu Trabzonspor Medical Park'ta sezon başından beri zevkle takip ediyoruz ve bordo-mavililerin özellikle EuroChallenge'da Final Four'a yürümelerinde en çok katkı veren oyuncuların başında geldiğini biliyoruz. Yaşadığı talihsiz sakatlık sonrası kariyerinde bir düşüş yaşayan ancak kendini yeniden ispatlamayı başaran Velickovic röportaja başlarken Trabzon'da ve Türkiye'de çok mutlu olduğunu özellikle belirtti. Biz de onu ülkemizde izlemekten büyük mutluluk duyuyoruz. Keyifli okumalar diliyorum.
Basketbola nasıl başladığını ve gençken idollerinin kim olduğunu söyler misin?
Küçük yaşlarda karate ve yüzme ile ilgileniyordum. Aslında ülkemde Sırbistan'da biliyorsunuz futbol ve basketbol favori sporlar, sokaklarda çocukları ya kale kurarken ya da potaların altında görebilirsiniz. Ama ben daha çok bireysel sporları seviyordum. Okulda çok sevdiğim arkadaşlarım vardı ve onların basketbola yönelmesi sonrası ben de yalnız kalmamak için basketbola başladım, sonrasında da çok sevdim ve onlara da teşekkür ettim. Aslında o dönem Sırbistan'da genç olup da basketbol oynayan herkesin idolü aşağı yukarı aynıdır bence. Hepimiz sokakta oynarken kendimize onların isimlerini takar onlar gibi olmaya çalışırdık. Benim favorilerim de Divac, Danilovic ve Djordjevic'ti. Divac ve Danilovic ülkemizi NBA'de temsil ediyorlardı, Djordjevic ise Avrupa'da harika bir kariyer yapıyordu kendine. Bu yıldızları izleyerek büyüdüğüm için çok şanslıyım.
Senin de Partizan basketbol akademisinin bir ürünü olduğunu biliyorum, bize biraz o günlerden ve Partizan'dan bahseder misin?
15 yaşında kapıdan içeri girdim ve kariyerimin en güzel günlerini orada geçirdim. Genç bir oyuncu için çok disiplinli bir ortam vardı, adeta askeri bir kampta gibiydik. Ancak bu ortam başarı için ve kendimi geliştirmem için çok önemliydi bence. Her zaman çok iyi oyuncularla oynadım (Pekovic, Vesely, Rasic, Lasme, Lucic, Tepic) orada ve hepimizin %200 performansımızı sahaya koymamız gerekiyordu. Basketbolu çok iyi bilen bir taraftar topluluğu var, maç içerisinde ne zaman hangi pozisyon için tepki göstereceklerini çok iyi biliyorlar, rakip oyuncular için o salonda oynamak gerçekten çok zor. Ayrıca iyi günde ve kötü günde ne olursa olsun takımlarını sebepsiz sualsiz destekliyorlar. Böyle bir organizasyonun ve taraftarın bir benzerini bulmak çok zor. Real Madrid forması ile ilk kez Kombank Arena'ya gittiğimde her ne kadar beni sıcak karşılarsa ilk kez orada rakip takım forması giyiyordum ve itiraf etmeliyim çok zorlandım. Partizan kulübü bana çok şey verdi, onlara teşekkür edebilmem için kelimelerin yetebileceğini sanmıyorum.
2009 yılında Real Madrid'de oynamaya başladın ve bu kariyerindeki en önemli adımdı ama orada istatistiksel anlamda tam olarak gereken katkıyı veremedin Partizan'daki gibi. Bir de üzerine yaşadığın talihsiz sakatlık gelince çok zor günler geçirdin.
Öncelikle şunu söylemem lazım Madrid benim en sevdiğim şehir. Madrid şehrinde ve kulüpte hayat boyu unutmayacağım arkadaşlıklar edindim. Takımdaki arkadaşlık ve atmosfer harikaydı. Takımda fizyoterapistten, salon sorumlularına ve yöneticilere kadar herkesle aram çok iyiydi. Ancak Mirotic ve Tomic ile çok yakın bir arkadaşlığımız olduğunu da eklemem lazım. Evet istatistksel olarak belki çok iyi değildim fakat her zaman %100 performansımı sahaya koymaya çalıştım oynadığım her dakikada. Sakatlık sonrası hem böyle büyük bir kulüpten ayrılmak, hem de arkadaşlarımı geride bırakmak benim için çok zordu.
Geçen sezon Brose'den sonra Mega Leks'e transfer olmuştun, bu sezon ise Trabzonspor Medical Park Basketbol'u tercih ettin, peki seni Türkiye'ye getiren sebepler neydi?
Açıkçası Brose'de işleri istediğim gibi gitmedi ve sakatlığım sonrası kendimi çok iyi gösteremedim. Sonrasında ülkeme döndüm ve Mega Leks'de çok iyi bir dönem geçirdim, kritik bir sakatlıktan sonra bir oyuncu için tekrar döndüğünü ıspatlamak çok önemldir ki ben bunu başardığımı düşünüyorum. Neden TBL'yi seçtim çünkü bu lig şuanda herşeyiyle Avrupa'nın en üst düzey liglerinden biri, yapılan transferler, ligdeki koçlar bunun en büyük göstergesi zaten. Eğer bir ligin son sırasında yer alan takım aynı ligin en iddalı takımlarından ikisini üstüste yenebiliyorsa bu da o ligin ne kadar kaliteli olduğunu en önemli ıspatlarından biridir ki NSK Eskişehir Basket'in çok iyi bir koçu ve değerli oyuncuları var. Ayrıca ligin ve federasyonun perspektifi de çok önemli, bu kaliteli lige geldiğim için son derece doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum. Trabzon şehrinde de tıpkı Türkiye genelinde olduğu gibi futbol ön planda ancak basketbolda biz elimizden geleni yapıp başarılar getirdikçe bize çok güzel bir destek veriyorlar.
Koç Markovic'in gelmesiyle beraber hem TBL'de hem Eurochallenge'da iyi bir performans sergilediniz. Sen de 2011 yılından beri Avrupa kupalarında bu kadar üst düzeyde oynamamıştın hiç. Ne diyorsun Trabzon'da kendi evinizde kupaya uzanabilecek misiniz?
Koç Markovic çok zor bir dönemde geldi görev başına, lige kötü bir başlangıç yapmıştık ama Eurochallenge'da iyi durumdaydık. Ligde işler yolunda gitmezken takımı tekrar toparlamak ve konsantre etmek kolay olmadı. Kendimize güvenimizi kaybetmiştik ve galibiyete olan inancımızı yitirmiştik, koç bunu bize aşılamayı başardı. Eurochallenge'da Final Four'a kalmış olmamız hem Trabzon şehri için hem de Türk basketbolu için çok önemli. Basketbola yatırım yapan bu şehre ve kulübe kupayı armağan etmek istiyoruz, bunun için sırasıyla önce yarı finali geçip sonrada finali kazanıp kupayı alacağız. Final Four formatı ilginç aslında ummadığınız bir takım şanslı ve iyi gününde olursa size sorun çıkarabiliyor bu nedenle çok dikkatli ve konsantre olarak maçlara çıkmalıyız.
Koçla aranız nasıl?
Öncelikle aynı dili konuşuyoruz ki bu ikimiz için de çok büyük avantaj. Dediğim gibi zor bir dönemde geldi ve ben de elimden geldiğim kadarıyla ona yardımcı olmaya çalıştım ki aynı dili konuştuğumuz için bolbol iletişim içindeyiz, tabii ki ilişkimiz koç-oyuncu şeklinde ve saygı çerçevesinde ama ortak noktalarımızın fazla olması daha yakın olmamızı sağlıyor. Bu arada ben 18 yaşındayken koçla aynı sahada birbirimizin rakibi olmuştuk Bosna Sarajevo kulübünde forma giyiyordu, ben çok fazla sahada kalamamıştım fakat onu hatırlıyorum yine de.
Peki Trabzon hakkında neler söyleyebilirsin, örneğin hamsi yeme fırsatın oldu mu?
İlk geldiğim günlerde sadece balık ve köfte yedim diyebilirim. Ama henüz Akçaabat köftesi yiyemedim. Trabzon'a çok yakınmış, kulüpte çalışanlardan biri orada oturuyor. Bir gün hep beraber gidip yiyeceğiz orada da. Bu arada hamsiyi çok seviyorum. Yoğun maç temposu ve yolculukların da etkisiyle henüz şehri fazla gezme şansım olmadı fakat sezon sonu havalar da düzelince bol bol gezmek istiyorum, özellikle şehirdeki manastırları ve tarihi mekanları çok görmek istiyorum. Şehre ilk geldiğimde nemden ve sürekli yağmurdan biraz rahatsız olmuştum açıkçası ama sonrasında alıştım, en azından burada kışlar Belgrad'da olduğu gibi çok soğuk ve karlı geçmiyor.
Hobilerin nelerdir?
Video oyunları benim tutkum adeta, boş zamanımda Stipanovic ve diğer takım arkadaşlarımızla toplanıp beraber oynuyoruz, turnuva yapıyoruz. Favorilerim NBA 2K15, FIFA 2015 ve Call of Duty. Stipanovic ile zaten komşuyuz, antrenmanda, maçta ve boş zamanlarımızda sürekli beraberiz. Takımda en iyi anlaştığım arkadaşım o.
Avrupa basketbolundaki en iyi çok yönlü forvetlerden birisin ama ben en çok oyunun hangi tarafını sevdiğini merak ediyorum, pas atmak, şut atmak, ribaund almak sence hangisi?
Gerçekçi olmak lazım, tüm oyuncular sayı atmayı çok severler ve skor buldukları zaman mutlu olurlar bu bir sır değil. Ben tüm basketbol hayatım boyunca çok yönlü bir oyuncu olmaya çalıştım, her alanda etkili olabilmek için silahlarımı çeşitlendirmeye çalıştım. Kimsenin benim basketbolum hakkında "o çok iyi bir şutör ama" tarzında konuşmasını düşünmesini istemedim. Sahada kaldığım sürece her şeyi yapmaya çalışıyorum, takımım bana nerede ihtiyaç duyarsa ben orada yardıma hazır olurum.
Kariyerin boyunca en mutlu olduğun an neydi?
Milli takımla 2009 Avrupa Basketbol Şampiyonasında kazandığımız gümüş madalyaydı. Koç Ivkovic yönetiminde genç bir takım olarak bence harika bir iş başarmıştık. En tecrübelimiz Krstic idi ve o da sadece 26 yaşındaydı. Bunun yanında 2008 yılında Partizan ile Eurolig'de çeyrek finale kalmamız da müthiş bir başarıydı ve kariyerimde en keyif aldığım anlardan biriydi. Pekovic ve Tepic ile beraber bu başarıda büyük katkımız olduğunu düşünüyorum. O dönem Partizan taraftarının bana gösterdiği destek hakikaten mükemmeldi.
Kariyerin boyunca sahada birlikte yer almaktan en çok keyif aldığın takım arkadaşın kimdi?
Birinin ismini vermem doğru olmaz. Ama Pekovic ve Tepic ile Partizan'da birlikte uzun yıllar oynadık, ikisi de çok değerli oyuncular. Bunun yanında milli takımda gümüş madalyaya beraber uzandığımız Teodosic ve Bjelica ile de aynı takımda olmak büyük bir keyifti. Bjelica'nın çok iyi bir oyuncu olduğu ve ne kadar büyük bir potansiyeli olduğu o zamanlardan belliydi. İlginç bir şekilde kariyerine 1 numara olarak başlamıştı ve neler yapabileceğinin pek de farkında değildi aslında. Ona her zaman en iyisi olabileceğini söylerdim ki şuanda da Avrupa basketbolundaki en komple oyunculardan biri ve şuanda 4 numara deyince Avrupa akla gelen ilk 3 oyuncudan biri olmayı başardı.
TBL ve Eurolig'deki en iyi beşlerini sayabilir misin?
TBL: Jamon Lucas Gordon, Bogdanovic, Micov, N.Bjelica, Vesely (6. adam Stipanovic)
Eurolig: Teodosic, Spanoulis, D.Smith, N.Bjelica, Marjanovic
Son olarak Trabzonspor Medical Park Basketbol taraftarı için bir mesajın var mı?
Şu ana kadar gösterdikleri destekten dolayı çok ediyorum ve bundan sonra da bizi yürekten desteklemeye devam edeceklerine inanıyorum. Biz de oynadığımız basketbolla onların bu desteğine ve sevgisine yanıt vermeye çalışıyoruz her zaman ve umarım onlara bir kupa armağan edeceğiz.
KAYNAK:
Mail: fersu77@yahoo.com
twitter: @fersudeniz
Basketfaul