ANADOLU EFES MAÇ YAZISI

Üst üste aldığımız galibiyetlerin özgüveni ile Anadolu Efes karşısına bu maçı kazanmak istediğini belli eden bir görüntüyle çıktık. İnişli çıkışlı seyrini devam ettiren rakibimiz, playofflar için bize gerekli olan ekstra galibiyeti elde etmek için iyi bir hedefti.

İlk çeyreğin başından itibaren oyun ve skorda kontrolü elde tutan bir görüntü verdik. Ancak maçın genelinde bize problem yaratan iki sorun bu çeyrekten itibaren başladı: serbest atışlar ve yaptığımız fauller. Bu çeyrekte oyundaki olumlu görüntüye rağmen, basit hatalar sonucunda bir türlü farkı açamadık.

İkinci çeyrekten itibaren ise Anadolu Efes adına sezonun hayal kırıklığı sayılabilecek olan Planinic önderliğinde kontrolü eline alan rakibimiz, devre sonunda oyundaki üstünlüğünü skora da yansıtmayı başardı. Penney’in sayılarıyla bu süreçte ayakta kalmaya çalıştık. Buna rağmen dış şut ve serbest atış konusundaki başarısızlığımıza Penney de çare olamadı.

Skorda geriden gelmeye alışkın olan ve genellikle üçüncü çeyreklere farklı bir ruhla başlayan takımımız, bu maçta ikinci yarıya daha pes etmiş bir görüntüyle başladı. Bu bölümde farkın açılmasını engelleyen ve takımı oyunda tutan isim aldığı hücum reboundları ile Cooley oldu. Ancak kısaların yanlış tercihleri farkın 10 sayı civarında kalmasını sağladı.

Takımın mücadele yönü son çeyrekte savunmada Stipanovic önderliğinde ön plana çıkınca farkı eritmeyi başardık. Hatta savunmanın tetiklediği hızlı hücumlardan biri sonucunda elde ettiğimiz bir basket faul sonrasında, rakibe çalınan teknik faul ile öne geçebilecek şansa bile sahip olduk ancak bunu başaramadık. Bu noktadan sonra ise yanlış tercihlerimiz, uzunların faul problemi ve rakibin maç sonunu oynamayı iyi bilmesi maça tekrar ortak olamamamıza neden oldu.

Maxim’in olmayışı Planinic ile eşleşecek oyuncu konusunda yaşadığımız problemi bir seviye daha yukarı çıkardı. Bu oyuncu hem savunmasındaki kısaları hem de yardıma gelen uzunları faul problemine soktu. Ayrıca, post up oynayarak hem kendi skor üretti hem de savunmamızın dengesini bozarak arkadaşlarına pozisyon hazırladı.

Uzunlarımız öyle faul problemi yaşadı ki rotasyonda süre bulamayan Eren, 13 dakika sahada kaldı. Kaya’nın ve Önder’in faullerinin büyük çoğunluğu konsantrasyon probleminden kaynaklandığını düşünüyorum. Her maç kenardan getirdiği enerji ile takımın savunmasını üste çıkaran Önder, bugün faul problemi yanında kendisinden görmeye alışık olduğumuz dış şutları da çok kötü kullandı.

Caner ve Randle gibi kısa oyuncuların kabul edilemez derecede kötü attığı serbest atışlar canımızı yaktı. Hele ki teknik faulleri kullanan Randle’ın %50 atması inanılır gibi değil.

Takımın guardları hakkındaki sözlerimi tekrar etmek istemiyorum. Ancak bugün de maçın tüm kırılma anlarında yanlış tercih yapan guardlarımız, bir maçı daha geriden gelip kazanmamıza izin vermediler. Yetenek ile oyun zekası arasındaki farkın ön plana çıktığı anlarda, ne yazık ki oyun zekasında bir kez daha sınıfta kaldılar.

Sonuçta dış şutlar ve serbest atışlarda çok kötü yüzdeyle oynadığımız, faul problemi sebebiyle sahada pek çok farklı beşle yer almak zorunda kaldığımız bu zor maçı kaybettik.  Olumlu taraftan bakarsak tüm bunlara rağmen yine maçın içinde kalmayı başardık hatta çevirme şansını yakaladık. Artık bu seviyede rakiplere karşı maçı zorlaştıracak ve kazanma şansını elde edecek şekilde oynuyoruz.

Haftaya kendi sahamızda playoff sırası için rakibimiz olan Beşiktaş İntegral Forex ile çok önemli bir maça çıkacağız. Galibiyetin şart olduğu bu maça, taraftarlarımız ilgi göstermeli. Takımımız sahadaki mücadelesi ve duruşuyla bu ilgiyi hak ediyor.