alkan@trabzonbasket.com ( Yazarın Önceki Yazıları )

Bu yazı; TrabzonBasket.Com ve TAKA Gazetesi'nde aynı anda yayınlanmaktadır

---

HEDEF OLMAYINCA MAĞLUBİYET NORMAL

Beko Basketbol Ligi’nin 9. Haftasına 7 mağlubiyet, 1 galibiyetle giren Trabzonspor’un  Efes maçı, gerek taraftarı, gerekse de parkede mücadele edenler için aslında formalite maçından öte bir farkı yoktu.

Sonucu belli olan fakat skoru belli olmayan bir karşılaşmaydı. O da maç bitimiyle belli oldu. 91-72.

Karşılaşmaya 10-0’lık eksi seriyle başlayan Trabzonspor,  Eurolige temsilcisi rakibine maç sonunda hanesine  eksi 9 sayı daha ekleterek karşılaşmayı tamamladı diyebiliriz. Kısa özet bu.

Kısa özetin iç bölümlerine kısaca baktığımız zaman; 23 sayıyla karşılaşmanın en  skorer oyuncusu olan Gibson’ın,  PG (Oyun Kurucu) oynadığı zaman takıma katkıdan çok eksi katkı verdiğini, PG pozisyonunda Kaan oynadığı zaman Gibson’ın SG (Şutör Guard) pozisyonuna geçtiğinde ise çok daha faydalı bir oyuncu olduğunu net olarak gördük. Tıpkı daha önceleri yaptığımız yorumlardaki gibi.
Kısaca bu takımın mevcut oyun kurucusu Kaan Üner’dir, Gibson değil.  En azından Robinson gelene kadar.

Görünen bir başka önemli nokta ise; maçı kazanabilmek için verilmesi gereken mücadele ve bu mücadele bölümünde çok daha fazla efor sarf edilmesi gereken savunma kısmında da Efes’i gördük.

Özellikle 2. Periyotun sonlarında  tepede, yani tam saha baskıyla başlattığı bire bir savunmasını zoone ile devam ettirip, neredeyse maçın tamamını da bu şekilde bitirdiler. Ki bu hamleleri de kendilerine 10 top çalma gibi müthiş bir artı getirirken, Trabzonspor hanesine eksi top kayıpları olarak döndü. Yetmedi, topu yarı sahaya çıkarmakta bile zorladılar bizi.

Yani Efes’in bizden çok kazanmaya ihtiyacı olduğunu hissettiğimiz bir görüntü vardı parkede.

Pota altındaki mücadelede de ezildik diyebiliriz. Elton Brown ile bir gömlek büyüyen Trabzonspor, yine bu oyuncunun Efes’li oyunculardan yediği bloklar, cüssesinin tam tersi bir görüntüydü.

Efes’in ihtiyacı olmamasına rağmen hakemlerin de takdir haklarını genelde Efes lehine çalmaları anlamsızdı. Özellikle Levent’e çalınan ve 5 faulle oyun dışı kalmasına sebep olan düdük oldukça kritikti. Çünkü Trabzonspor karşılaşmayı 66-60 gibi bir rakama çekmiş ve oyunda tutunmuştu. Ki bu bölüm, Trabzonspor’un en iyi oynadığı bölümdü. Ve akabinde Gibson’ın 5 faulle oyun dışı kalması Trabzonspor’u tamamen dağıttı.

Parkedeki iki takım beşlerinden en ilginç eşleşme Gibson ve Sinan Güler arasında olandı. İlginçliği ise; her iki oyuncunun da karşılaşma boyunca bir birlerine üstünlük kurma adına olan agresiflikleriydi. Ki, bu agresiflikleri kendilerine 5 faulle oyun dışı kalmalarına sebep oldu.

Trabzonspor’un takım olamama sorunu devam ediyor. Bunun en büyük göstergesi; Efes gibi bir rakibe karşı ribauntlardaki  33-30 üstünlüğümüze karşı, 17 top kaybı yapıp, 19 sayı fark yememizde yatıyor. Tıpkı Hacettepe maçındaki inanılmaz ribaunt üstünlüğümüze rağmen gelen ciddi top kaybı ve akabinde gelen kritik mağlubiyet gibi.  Takım olamadığımızın işareti olan en olumlu istatistik  ise, top kayıplarının takımın geneline dağılması olmuş!!!

Kerem Özkan’ın geçtiğimiz haftaki performansı ve Polat Kaya’nın özellikle savunmadaki beğendiğimiz performanslarından bu hafta eser yoktu. İyi oyuncular bir maç değil, her maç takıma belli bir düzeyde katkı verenlerdir. Bu karşılaşmada her iki oyuncunun aldıkları sürelerle verdikleri katkı ve özellikle kritik son bölümde takım oyunundan uzaklaşıp bireysel oyuna yönelmeleri hiç hoş değildi.

Efes maçı için yazımızın başında “gerek taraftarı, gerekse de parkede mücadele edenler için sonucu belli olan bir karşılaşma” demiştik. Özellikle parkede olanların aklı bu maçta değildi. Çünkü Efes rakipleri değildir onlara göre. Akılları haklı olarak önümüzdeki hafta içeride oynanacak olan Tofaş ve Karşıyaka maçlarındaydı.

Haliyle Efes maçı hedef olmayınca bu mağlubiyet de normal. Galibiyet olsa anormal olurdu zaten!