Oğuz Zeytin - CV ( Yazarın Önceki Yazıları ) zeytin@trabzonbasket.com

VEDA

Sevgili basketbolseverler,

Dünkü Pınar KSK maçı ile ilgili yorumlarımı yazmam gerekirdi bu satırlarda. Ancak bizler basketbol konuşmaktan çok kişileri tartıştığımız için maçtan bahsetmeyeceğim.

Sene başından bu yana oynadığımız en kötü basketbol olduğunu,

Salondaki anonsçunun işbilmezliğini,

Trabzonspor 20 fark yerken etrafa gülücükler atarak, kendilerini alkışlatmanın derdindeki belediye başkanlarını,

19 Mayıs – Hayri Gür vs. önemsiz olduğunu, mühim olanın “insan” faktörü olduğunu,

Savunmada gölgeden öteye gidemediğimizi,

Chatman karşısında tel tel dökülen Robinson’ın neden 37 dakika aldığını,

Brown dışında ribaundlara el sokan oyuncumuz olmadığını,

Çoğu boş şut olmasına rağmen berbat bir yüzdeyle oynamamızda yeni salon etkisi olup olmadığını,

7 asistle maç kazanılamayacağını,

Ligin en az şut kullanan takımlarından biri olan KSK’ya (maç başına 57) 71 şut attırmamızın şaşkınlığını,

Rakip uzunlar Stanojevic ve Emre’ye 4, İlkan’a 5 faul aldıran Brown’un içerideki etkinliğine rağmen dışarıdan 28 şut kullanmamızı,

Karşısındaki ağır 4 numaralara karşı Salyers’ın penetresinin daha ilk pozisyonda sayı getirmesine rağmen bir daha onu kullanmayışımızı,

Sene başından beri 20-25 dakika alan Kaan’ın iki haftadır benche mahkum edilişini,

Bazen adam adama, bazen 1-3-1’imsi, bazen zone yapmamıza rağmen KSK’nın neden/nasıl bir oyuncusunun hücumda devamlı boş kaldığını,

Sene başında takımımızın övgüyle bahsettiğimiz karakterli-dirençli-mücadeleci oyunundan eser kalmadığını yazmayacağım.

Bunları konuşmanın anlamı yok. 2010 yazından günümüze sizinle Trabzon’da basketbola dair hemen hemen her şeyi “YAPICI” şekilde tartışmak istedim. Bir Allah’ın kulu, gündeme getirdiğim projelere, eleştirilere yanıt vermedi. Aksine yönetici olsun, taraftar olsun iğne kendilerine batınca savunma pozisyonu alıp beni eleştirdi. Eyvallah…

Gelelim asıl meseleye… Bir süredir devam eden, dünkü KSK mağlubiyetiyle zirveye çıkan koç tartışmaları… Seviyoruz kişileri konuşmayı. Sistemdeki eksiklikleri görmeden bugün hocaya gitsin diyenler, yarın gelecek hocaya da aynı tavrı sergilemeyecek mi? Bakınız, geçmişte de böyle olmadı mı? Yani, futbolda yıllarca eleştirdiğimiz yapı farkında olmadan (ya da olarak) basketbola sirayet ediyor. Tabii ki başarısızlıkta ısrar edilmemeli, buna istikrar denemez. Ama birisi çıkıp ortadaki durumun NEYE GÖRE başarısızlık olduğunu izah etsin! Hedef ligde kalmak değil mi? Ölçmemiz için en azından devre arasını görmek gerekmez mi?

Hani ben duygusalmışım, iyimsermişim! Hâlbuki mağlubiyet sonrasında hoca gitsin diyenlerdir en büyük romantikler! Hocayı eleştirmek başka, “bugün gitsin” demek başka. Oynanan oyundan memnun olmadığımı sene başından bu yana yazıyorum. Teknik gerekçelerini de naçizane paylaşıyorum. Ama bu hoca gitsin dememi gerektirmiyor.

Daha önce de belirttim, basketboldan biraz anlayanlar da biliyor: Bu takımın rakipleri Bandırma Kırmızı, Antalya BŞB, Olin Edirne, Hacettepe Üni. Ve az biraz Mersin BŞB değil mi? Ve önümüzdeki iki maç sırasıyla Antalya BŞB ve Bandırma Kırmızı, yani rakiplerinle.

Elinizi vicdanınıza koyun ve sağlıklı düşünerek yanıtlayın: Tolga Hoca’yı gönderdiniz, yerine gelen koç X olsun. Gelecek maçı X hocayla kazanma olasılığınız, Tolga Hoca’yla kazanma olasılığınızdan daha mı fazla? Kesinlikle hayır! Üstelik, bu durumdaki takımı kim alır? Veya şu anda boşta olan hangi hoca Trabzonspor’a (bugünkü durumda) Messina etkisi yapar?

Kaotik durumlarda yapılacak değişimler sağlıklı ve mantıklı olmaz. Büyük risk taşır. Duygularının peşinden giderek alınan kararlar faydadan çok zarar getirir. Hâlbuki mevcut pozisyonu koruyup soğukkanlı kalabilmek şarttır. Kriz yönetimi böyle bir şey.

Tolga Hoca gider mi, gönderilir mi, kalır mı, bilmiyorum. Ama ben artık izninizi istiyorum.  Yazmakla faydalı olamadığımı düşünüyorum Trabzonspor için. Bunun yerine, Trabzon’da basketbola ilgili arkadaşlarla bir araya geldik. Daha önce salonda birbirinden ayrı noktalarda olan renktaşları bir araya getirdik. Samimi bir sohbet ortamı oluştu. KSK maçında işbilmezler tarafından sözlü saldırıya uğrasa da mühim değil… İçim rahat. Yan gelip yatmadık. Bu dostların basketbol ve Trabzonspor sevgisi dışında kentin ilgisi sıfır! Hemen hemen hepsi, bir değil iki kombine sahibi bu kişileri Trabzon’da el üstünde tutmalılar. Hepsinin nasırlaşan ellerine, kısılan seslerine sağlık. İyi ki varlar!

Son olarak acı gerçek şu: “Basketbol, Trabzon’a birkaç beden büyük geldi. Ya da Trabzon basketbolu kaldırmadı.” Neresinden bakarsanız…

Allahaısmarladık…

TEŞEKKÜR: Düşüncelerimi basketbolseverlere iletme fırsatı tanıyan trabzonbasket.com sitesine ve TAKA Gazetesi’ne teşekkür ederim.