YOLUN BAŞINDA 04 Haziran 2010 10:46:36
90'lı yılların ortaları...
Televizyonda Efes Pilsen diye bir takım var ve "beyazların beceremedikleri oyunu" oynuyorlar. Petar Naumoski, Conrad McRae, Larry Richards, Anthony Mason... Tamer Oyguç, Ufuk Sarıca, Volkan Aydın...
Zamanla "ne yapıyor bu adamlar" sorusunun cevabı zihnimde oluşmaya başlamıştı.
Kinder Bolognalar, Team Systemler, Panathinaikoslar, Stefanel Milanolar… evimize konuk oluyordu her hafta.
Ve Murat Murathanoğlu - İsmet Badem ikilisi... Cumartesi öğle saatleri dershaneden çıkıp "Asist" seyretmeye eve koşturmalarımız...
Her hafta Fanatik Basket’i sabırsızlıkla bekleyip, derste sıraların altında okumalarımız…
Dönemin tek basketbol dergisi Fast-Break’i satır satır ezberlememiz…
David Riverslar, Slaven Rimaclar, Zan Tabaklar, Mahmud Abdul-Rauflar gibi yıldızların ülkemize gelişleri…
Milenyumla birlikte 12 Dev Adam uyanışı...
NBA...
Basketbol yani...
Ama birşey eksikti. O da "Trabzon'da Basketbol"!
Hâlbuki kocaman bir üniversite gençliği vardı Trabzon’da. Üstelik yörenin spora ilgisi üst düzeyde. Unutmayalım ki Trabzon her ne kadar futbolla akıllara gelse de hentbolda yıllarca başarılı olmuştu. Yani salon sporlarına da uzak değildi...
Peki, neden basketbol?
Çünkü artık basketbol, ülkemizde tartışmasız biçimde futbolla birlikte en popüler spor dalıdır. İzlenebilirliği fazla. Kendine has çalışma disiplini ile gençleri hayata hazırlayan aktivitelerden en zevklisi.
Ve en önemlisi de, basketbol camiasının dışarıya yansıyan "eğitimli” imajı, ailelerin çocuklarını bu spora yönlendirmesini kolaylaştırıyor.
Böylesine elverişli şartlar varken Trabzon bundan uzak kalamazdı, kalmamalıydı.
"Spor kenti" mi "futbol kenti" mi olacağız gibi yapay tartışmalardan sıyrılıp bünyeye uygun her alanda amatör dahi olsa faaliyet göstermeliydik.
İşte sıra basketbola gelmişti. Yıllar önce “Ocak-Güç” rekabetinde yaşanan basketbol heyecanı artık profesyonel ligdeydi. Bayrağı taşıyan ise değil kentin, belki de bölgenin en büyük markası-değeri Trabzonspor'du.
Vira Bismillah diyip yola çıkıldı. Çok değil, 3-4 yıllık bir proje. Çeşitli yollar denendi ve ikinci ligdeki ilk sezonu oldukça başarılı geçmesine rağmen son maçta Beko'nun kapısından dönüldü. Ve kısmet bu seneye imiş...
Hayırlı olsun.
2. lig ve basketbol dahi olsa "şampiyonluk" yaşamıştık. Abartılmalı mı, hayır! Çünkü her şey şimdi başlıyor.
Öncelikle şehir olarak bu sporu çok bilmediğimiz gerçeğini kabul etmeliyiz. Ne yazık ki Avni Aker'de herkesin teknik direktör olması durumu salonda da herkesin koç olmasına sebep olmamalı!
Yakında yapımı tamamlanacak olan yeni spor salonumuzun dolması endişesi taşımıyorum. İkinci ligde bile çeşitli deplasmanlarda 2-3 bin destekçisini arkasına almış bir takımdan bahsediyoruz.
Peki taraftarın niceliği kadar niteliği de önemli değil midir?
Basketbol için asıl nokta da budur.
Gelecek yazımızda, bu konuya değineceğim.
NOT: Öncelikle Trabzonbasket.com’da bana bu satırları yazma imkanı veren, cesaretlendiren sayın İsmail ALKAN’a; sürekli telkinleriyle yazma hevesimin dinmesini engelleyen sayın Cengiz ÇUBUKÇU’ya; BordoMavi.net’te bilgi, fikir, heyecanlarını paylaşan basketbol sevdalısı TRABZONSPORLULAR’a ve bu sporla tanışmamı sağlayan, oynarken her türlü desteği sunan aileme teşekkürlerimi sunarım.